Teknoloji kullanımı, bir vizyon belirtisinden daha çok ihtiyaç haline dönüşmüş durumda. Bu nedenle toplum, artık teknolojinin sadece tüketim değil üretim tarafında da yön belirleyici konumunda. İnsanlar, süreçleri hızlandırıp otomatize etmek için var olan uygulama veya cihazları günlük ihtiyaçlarına entegre etmekte. Bu konuda altyapı sahibi kesim ise sıfırdan bir çözüm yaratabilme yolunu da tercih edebiliyor. Daha somut bir örnek verecek olursak: Bir öğrenci, bilet bulamadığı seyahat için kod yazıp satışa çıkan ilk bileti otomatik olarak rezerve edebiliyor. Kodlama ve robotik meraklısı insanlar ihtiyaç duydukları birçok ürünü kendi evlerinde tasarlayıp üretebiliyor. Bebek monitörü, MediaBox, Nem ölçer, MüzikBox benim bile yaptığım birkaç örnek.
Hal böyle olunca artık insanlar sorunlarının çözümünü internette aramaya başlıyor. “How to” veya “Free” kelimeleri bu işin besmelesi, kodlar ise dertlere derman muskası gibi. Developerlar da hoca efendi desek sanırım metafor kapsamında bir sakıncası olmaz. Hocalara muska yazdırmak için gidilen sağlık, eğitim, izdivaç, iş sahibi olmak gibi ihtiyaçların bugün yazılan kodlar sayesinde karşılık buluyor olması zaten metaforun hayat bulmuş hali gibi. Aslında bu benzetmeleri yapmamın sebebi, içinde bulunduğumuz dünyayı teknoloji ile tekrar keşfediyor oluşumuza değinmek. Kullandığımız yazılım ve donanımların çalışma prensipleri veya ortaya çıkış noktaları hep hayatın içinden bir yansıma barındırmaktadır. Neticede her biri yine yansıması olduğu hayatın bir parçası haline gelmektedir. Sanki insanoğluna ikinci bir şans verilmiş ve bu kez uygarlığını daha iyi şartlarda inşa etmesi sağlanmış. O da bu mükemmelleştirmeye önce kendisinin daha iyisini yaparak başlamak istemiş. Günümüzün sıcak gündemi yapay zeka bu inşanın en büyük emaresi olabilir.
Belki kehanet seven bir yanımız olduğu için belki de bilinmezlikten korktuğumuz için sürekli yapay zekâ hakkında insanlığın sonu yakıştırmaları yapılmakta. Oysa mükemmel ve daha uzun soluklu bir medeniyetin doğuşunu simgeliyor olabilir. Biz ise geçmişe bakıldığında zor ve ilkel şartlarda yaşamış, günün teknolojisinden yoksun topluluklar arasında yerimizi alabiliriz. Geliştirmeye çalıştığımız uygarlık bir piramit, biz ise taş taşıyıcı işçiler misali…